Kadın köşeci yaşadığı tacizi yazdı
Sabah gazetesi yazarı Elvan Demirkan, gençlik yıllarında yaşadığı tatsız bir tecrübeyi kaleme aldı.
Bir gençlik hatası...
3 Mayıs tarihli 'Pişmanlık kötü bir şey mi?' konulu yazımda; gençliğimde, sonradan pişman olduğum şeyler yaşadığımı yazmıştım. İşte o hatalardan biri... Onunla 22 yıl önce İzmir'de kaldığı bir süre içinde tanışmıştık. 20 yaşında, tecrübesiz ve naiftim. Daha doğru dürüst bir erkek arkadaşım bile olmamıştı. O ise daha o zamandan 'star' olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyordu. Karşılaşır karşılaşmaz birbirimize ısındık ve İzmir'de kaldığı sürece görüşmeye başladık.
İLK BAŞTA İYİYDİ
Onunla beraber vakit geçirirken çok eğleniyordum. 'Tanınıyor' olması da beni etkilemişti. Bir sabah kaldığı apartmana kahvaltı etmeye çağırdı beni... Çok heveslenip, gittim. Salona geçtik ve birkaç dakika sonra "Haydi kahvaltıyı hazırlayalım" dedim. "Tamam hazırlarız, gel önce bir yanıma otur!" dedi. Oturdum. Bana yaklaşmaya çalıştı ama ben onun yakınlığını daha farklı hissetmek istiyordum. Beraber kahvaltı hazırlayıp, sohbet edip, bolca güleceğimiz bir tecrübe... Bana onun istediği gibi yaklaşmasına izin vermeyince kalkıp sokak kapısını kilitledi ve anahtarı benim çantamla birlikte salonun diğer ucuna attı. O an sihir bitmişti, starlığı da... Anahtara ulaşmaya çalışırken beni yakaladı ve zorla içerideki yatak odasına doğru sürüklemeye başladı. Tutunabileceğim her köşeye tutunmaya çalışıyordum ve her seferinde beni daha ileriye sürüklüyordu. Yaptığına anlam veremediğimi söylüyordum, bırakmasını istiyordum ama işin ne kadar ciddi bir boyuta geldiğini beni yatağa itip, üzerime çıktığı anda anladım.
BAĞIRMAK İSTEDİM!
O andaki utancım, aileme nasıl açıklayacağım, geleceğimi nasıl etkileyeceği, gözümün önünde flaş gibi yanıp, sönüyordu. Bağırmak istiyordum ama hani gecenin bir yarısında gördüğünüz bir kabusta avaz avaz bağırmak istersiniz de sesiniz çıkmaz ya, öyle oldu. Yeteri kadar sesim çıkmıyordu... Ondan kurtulmak için boğuşurken, rahat durmamı isteyip, boğazımı sıkmaya başladı. Hâlâ daha onunla oyun oynadığımı söylüyordu. Ben korku içinde ağlamaya başlayınca bir anda bocaladı ve oyun oynamadığımı anlamaya başladı. O andan istifade edip, onu ittim.
KİMSEYE ANLATMADIM
Hızla salonun balkonuna doğru koştum, apartmanın en üst katındaydık. Balkondan aşağı eğilip, ismini bağırmakla tehdit ettim ve bana yaklaşmadan çantamı bana doğru atıp, sokak kapısını açmasını ve uzaklaşmasını istedim. Ben korku ve şaşkınlık içinde bir sonraki anda ne yapacağımı düşünürken, o salonda, bana yaklaşmadan istediğini elde etti. Sonra her şey çok normalmiş gibi kapıyı açtı ve oradan ayrıldım. Bu olayı, yıllardır çok yakın arkadaşlarım dışında kimse ile paylaşmadım. O, yıllar içinde ününe ün kattı. İlk 'erkek' tecrübem olarak, üzerimde kalan etkisine rağmen, bu olayda onu hiçbir zaman suçlamadım. Orada olmamam gerekiyordu! Naifliğim, acizliğim ve de kendime olan güvensizliğim sonucu içine düştüğüm bir durumdu. Onu bir seks manyağı gibi de görmedim. Davranışı, egosantrik kişiliğinin bir uzantısıydı...
EGOSANTRİK İNSANLAR
Kendi üstünlüğüne inanan, egosantrik insanlar, "Ben herkesten üstünüm, istediğimi elde etme hakkım var" kompleksleri ile bazen onlardan hiç beklenmeyen bir kişiliğe giriyorlar. Yanlış yapmayacaklarını, yapsalar bile önemsenmeyeceğini düşünüyorlar. Hayatlarında ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, karakterlerinin bu hırslı yönü kontrol altına alınmadığı sürece bir dönem geliyor, kendi düşüşlerine ve mutsuzluklarına kendileri sebep oluyorlar. 'Şeytan tüylü olmak', insanı hayatının sonuna kadar idare etmiyor. Bana gelince... Bu tecrübe, yeri geldiğinde (hangi konuda olursa olsun) iki ayağımın üstünde durup, 'hayır' diyebilmeyi öğreneceğim ne ilk ne de son dersti. Ama yıllar içinde üst üste eklenen tecrübeler zincirinde, önce bir insan, sonra da bir kadın olarak kendimi tanımlayabilmemde önemli bir halka oldu.
Bir gençlik hatası...
3 Mayıs tarihli 'Pişmanlık kötü bir şey mi?' konulu yazımda; gençliğimde, sonradan pişman olduğum şeyler yaşadığımı yazmıştım. İşte o hatalardan biri... Onunla 22 yıl önce İzmir'de kaldığı bir süre içinde tanışmıştık. 20 yaşında, tecrübesiz ve naiftim. Daha doğru dürüst bir erkek arkadaşım bile olmamıştı. O ise daha o zamandan 'star' olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyordu. Karşılaşır karşılaşmaz birbirimize ısındık ve İzmir'de kaldığı sürece görüşmeye başladık.
İLK BAŞTA İYİYDİ
Onunla beraber vakit geçirirken çok eğleniyordum. 'Tanınıyor' olması da beni etkilemişti. Bir sabah kaldığı apartmana kahvaltı etmeye çağırdı beni... Çok heveslenip, gittim. Salona geçtik ve birkaç dakika sonra "Haydi kahvaltıyı hazırlayalım" dedim. "Tamam hazırlarız, gel önce bir yanıma otur!" dedi. Oturdum. Bana yaklaşmaya çalıştı ama ben onun yakınlığını daha farklı hissetmek istiyordum. Beraber kahvaltı hazırlayıp, sohbet edip, bolca güleceğimiz bir tecrübe... Bana onun istediği gibi yaklaşmasına izin vermeyince kalkıp sokak kapısını kilitledi ve anahtarı benim çantamla birlikte salonun diğer ucuna attı. O an sihir bitmişti, starlığı da... Anahtara ulaşmaya çalışırken beni yakaladı ve zorla içerideki yatak odasına doğru sürüklemeye başladı. Tutunabileceğim her köşeye tutunmaya çalışıyordum ve her seferinde beni daha ileriye sürüklüyordu. Yaptığına anlam veremediğimi söylüyordum, bırakmasını istiyordum ama işin ne kadar ciddi bir boyuta geldiğini beni yatağa itip, üzerime çıktığı anda anladım.
BAĞIRMAK İSTEDİM!
O andaki utancım, aileme nasıl açıklayacağım, geleceğimi nasıl etkileyeceği, gözümün önünde flaş gibi yanıp, sönüyordu. Bağırmak istiyordum ama hani gecenin bir yarısında gördüğünüz bir kabusta avaz avaz bağırmak istersiniz de sesiniz çıkmaz ya, öyle oldu. Yeteri kadar sesim çıkmıyordu... Ondan kurtulmak için boğuşurken, rahat durmamı isteyip, boğazımı sıkmaya başladı. Hâlâ daha onunla oyun oynadığımı söylüyordu. Ben korku içinde ağlamaya başlayınca bir anda bocaladı ve oyun oynamadığımı anlamaya başladı. O andan istifade edip, onu ittim.
KİMSEYE ANLATMADIM
Hızla salonun balkonuna doğru koştum, apartmanın en üst katındaydık. Balkondan aşağı eğilip, ismini bağırmakla tehdit ettim ve bana yaklaşmadan çantamı bana doğru atıp, sokak kapısını açmasını ve uzaklaşmasını istedim. Ben korku ve şaşkınlık içinde bir sonraki anda ne yapacağımı düşünürken, o salonda, bana yaklaşmadan istediğini elde etti. Sonra her şey çok normalmiş gibi kapıyı açtı ve oradan ayrıldım. Bu olayı, yıllardır çok yakın arkadaşlarım dışında kimse ile paylaşmadım. O, yıllar içinde ününe ün kattı. İlk 'erkek' tecrübem olarak, üzerimde kalan etkisine rağmen, bu olayda onu hiçbir zaman suçlamadım. Orada olmamam gerekiyordu! Naifliğim, acizliğim ve de kendime olan güvensizliğim sonucu içine düştüğüm bir durumdu. Onu bir seks manyağı gibi de görmedim. Davranışı, egosantrik kişiliğinin bir uzantısıydı...
EGOSANTRİK İNSANLAR
Kendi üstünlüğüne inanan, egosantrik insanlar, "Ben herkesten üstünüm, istediğimi elde etme hakkım var" kompleksleri ile bazen onlardan hiç beklenmeyen bir kişiliğe giriyorlar. Yanlış yapmayacaklarını, yapsalar bile önemsenmeyeceğini düşünüyorlar. Hayatlarında ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, karakterlerinin bu hırslı yönü kontrol altına alınmadığı sürece bir dönem geliyor, kendi düşüşlerine ve mutsuzluklarına kendileri sebep oluyorlar. 'Şeytan tüylü olmak', insanı hayatının sonuna kadar idare etmiyor. Bana gelince... Bu tecrübe, yeri geldiğinde (hangi konuda olursa olsun) iki ayağımın üstünde durup, 'hayır' diyebilmeyi öğreneceğim ne ilk ne de son dersti. Ama yıllar içinde üst üste eklenen tecrübeler zincirinde, önce bir insan, sonra da bir kadın olarak kendimi tanımlayabilmemde önemli bir halka oldu.